Araştırma Süreci…

 

Projemizde 1923-2015 Cumhuriyet Dönemi Türkiye dış politikasında gerçekleşen “dış politika krizleri”ni incelerken bir tür yapı sökümü gerçekleştirdik.

İlk aşamada bir gelişmenin karar alıcılar bakımından kriz olarak kabul edilebilmesi için hangi özelliklere sahip olması gerektiğine dair kriz yönetimi-analizi literatüründe var olan tartışmalardan da yararlanarak projenin [dış politika] kriz tanımını oluşturduk. Bu tanım aşağıda görülebileceği üzere C. Hermann ve M. Brecher’ın geliştirmiş olduğu kriz tanımlarının esnek bir bileşkesini yansıtmaktadır.

Projemizde esas aldığımız [dış politika] kriz tanımına göre;

İster algısal ister gerçeklik taşısın “kriz” olarak kabul edilen sözsel-eylemsel durum karar alıcı bakımından genellikle aşağıdaki özellikleri taşır:

Buna göre;

•             karar alıcının dış politika gündemini meşgul edebilecek herhangi bir konuda

•             aniden veya belli bir zaman dilimi içerisinde gelişen,

•             karar alıcının algısında ve/ya gerçekliğinde temel değer ve önceliklerinde bir değişiklik yapmaya zorlayan,

•             karar alıcı bakımından risk, tehlike, tehdit, saldırı olarak algılanan,

•             karar alıcıyı mevcut kısıtlı seçenekler arasında bir tercih yapmak ve karar vermek zorunda bırakan,

•             verilen karar dolayısıyla doğrudan muhatap aktör ve/ya aktörlerle bir askeri çarpışma-savaşa girme olasılığı içerebilen durumlar karar alıcı için kriz olarak kabul edilir.

İlerleyen aşamada Türkiye’nin dış politika tarihi taranarak karar alıcının yukarıdaki kriz tanımına uygun davranışları araştırıldı. Bu süreçte saptanan “kriz”lerden dış politika krizleri listelendi.

Listelenen [dış politika] krizlerinin her biri haftalık toplantılarımızda proje grubumuzun üyeleri arasında tartışılarak kriz yönetim süreci analiz edildi. Üç yıllık bir çalışmanın ürünü olarak kapsamlı bir kriz analiz tablosu oluşturmak mümkün oldu.

Bütünleşik tabloda;

Birinci Modül, kriz olarak kabul edilen sözsel-eylemsel gelişme hakkında özet / temel bilgileri içermektedir.

İkinci Modül, kriz anında ve sürecinde krizin taraflarının sahip oldukları karar alma yapısı hakkında bilgileri içermektedir.

Üçüncü Modül, kriz sürecinde taraf aktörlerin yapısal özellikleri hakkında bilgileri içermektedir.

Dördüncü Modül, karar alma sürecinde öne çıkan liderler ve iletişimin düzeyi hakkında bilgiler içerir.

Beşinci Modül, kriz sürecinde bölgesel ve uluslararası sistem ve gündemleri hakkında bilgi içerir.

Altıncı Modül, kriz olarak kabul edilen sözsel-eylemsel durumun uyuşmazlık-çatışma-kriz ilişkisi hakkında bilgi vermektedir.

Yedinci Modül, kriz yönetim evresi hakkında bilgi içerir.

Sekizinci Modül, kriz analizi bakımından kriz yönetim sürecinin işleyişine dair temel bilgiler hakkında veriler içermektedir.

Dokuzuncu Modül, kriz sürecinde üçüncü aktörlerin [devlet ve/ya uluslararası örgüt] rolü hakkında verileri içermektedir.

Onuncu Modül, krizin sonlandırılması ve kriz sonrası sürecin niteliğine ilişkin veriler içermektedir.

 

Modüllerdeki ölçütler bir dış politika krizinin yönetim ve analiz süreci hakkında bilgi vereceğini düşündüğümüz seçenekleri yansıtmaktadır. Dolayısıyla veriler özünde dış politika karar alma yapısı ve süreci, kriz yönetim süreci hakkında analiz yapmayı kolaylaştıracaktır.

Her bir krizin özgün niteliği dikkate alındığında kriz yönetiminde kullanılacak stratejiler oluşturulması zordur. Dolayısıyla her bir kriz kendi özelinde bir kriz yönetim sürecinin izlerini yansıttığı için özgündür. Bununla birlikte devletler uluslararası sistemde ilişkilerinde uyuşmazlık, çatışma ve krizlerden arınmış bir ortamda değildir. Uyuşmazlık, çatışma ve krizler devletlerin dış politika ve kriz yönetim kültürlerinin oluşmasında önemli işleve sahiptir. Kriz ve savaşların devletler için her türden maliyetinin giderek artmakta oluşu karar alıcıları kurumsal kültürleri içerisinde ön alıcı – önleyici hazırlık ve senaryolarını oluşturmaya yöneltmektedir. Krizler eğer çıkmadan önlenebilir ise devletlerin işbirliği ve istikrarın sürekliliğini sağlaması mümkün olabilecektir.  Diğer bir ifadeyle, çözülemeyen uyuşmazlık ve çatışmaların krizler hatta savaşlar doğurması olasıdır.